Bigbang’in Türkiye Geliş hikayesini ve Mersin’de yaşananları Mydestiny arkadaşımız anlatmıştı. Sırada ise Seda, Gd ve benim kayboluş hikayemiz ile Bursa’da yaşanalar var.
***
Karaoke’de deli gibi şarkılar söylerken bir yandan da fondip yapan GD ve Seungri’yi seyrediyorduk. G-Ri ikilisi nasıl bu hale geldi diye sorarsanız, gündüz Mersin Çaşı’sında gezerken antikacıyı inceleyen maviler içinde bir çiçek Seungri’nin dikkatini çekmiş. Tam dükkana yönelecekken GD Seungri’nin arkasından çekiştirmeye başlamış.
“Yaa Maknae ya! Boş boş dolanma ortalıkta, grubu kaçıracaksın.”
“Ama hyung, hayalimdeki dilberi gördüm, onun yanına gitmem lazım”
“Yine hangi boş işlerin peşindesin sen? Kaç kere dedim bizi utandırma diye. Abuk subuk şeylerle vakit öldüreceğine adam gibi yanımızda dur.”
“Ama hyung gel sana da göstereyim, kısmetim o, hissediyorum”
“Maknae senin çıkma yasağın hala geçerli, unutmadın değil mii?”
10 dk sonra
“Hyung, kısmetimi kapattın”
“Hadi be seni şıpsevdi, her güzel gördüğünde aynı masalları anlatıyorsun!”
“Ama bu seferki başkaydı, mahveetin beni”
“Geçen seferki için de aynı şeyi demiştim, 2 saat geçmeden barda oturan kızın elefon numarasını aldın? Ertesi gün kız ile buluşmaya gittiğinde gözünde morlukla dönmüştün, hatırlatırım. Allah’tan göz altın normalde de mor olduğu için milletin dikkatini çekmemişti, en büyük zayıflığın seni kurtarmış oldu hahaha”
“Ama hyung ben nereden bileyim kızın başkası ile sözlü olduğunu, söyleseydi kibarca yanından ayrılırdım onun yerine bana tuzak kurmayı tercih etti.”
“Oğlum cins cins mesajlar atarsan kız da sana tuzak kurur işte böyle”
İşte bügün aralarında geçen bu diyalogdan sonra Seungri ateş küpüne dönmüş vaziyette ortalıkta dolanmaya başladı. ‘Peki sen nereden biliyorsun tüm bunları’ diyorsan eğer, ıhhhmm kanımda biraz stalker’lık var sanırım, GD Türkiye’ye ayak basınca takipçi damarım ağır bastı. GD ile Seungri’nin tartışmasını nasıl kaçırırdım, siz söyleyin?
Böylece karaoke gecesi bir kadeh ile sarhoş olan Seungri GD’ye meydan okudu, şimdi ikisi de çakır keyif bir halde millete sataşıyorlardı. Nazlı eve gitmesi gerektiği için Tae ile vedalaşıp bardan ayrılmıştı. Tae, Nazlı’nın yokluğundan mı yoksa kargaşa onu boğduğundan mıdır bilmem, hava almak için dışarı çıkacağını söyledi. Ayaklandığı gibi Lee de ona eşlik etti. Daha fazla içkili ortamda kalamayacağını söyleyen Dae de odasına çekilmeyi tercih etti, aslında ailesini özlediğini bize itiraf edemedi Dae’ciğim. Giderken telefonun ekranında annesini aradığını görmüştüm. TOP, Yuki, Özge ve Berna bir köşeye geçmiş tabu oynuyorlardı. TOP’ı paylaşamadıkları için her turda eşi değişti, dolayısıyla kazanan diye birşey yok, o oyunu niye oynadıklarını da anlamış değilim. Sonunda Elif dayanamayıp Seungri’yi çekiştirmeye başladı, Bahar da Elif’e yardım edip birlikte Seungri’yi odasına taşıdılar. Arkalarından TOP, Yuki, Özge ve Berna da odalarına çekildi. Kala kala malum dörtlü başbaşa kalmıştık. Ona kim eşlik edecek diye tartışmaya koyulmuşken, Seda bir anda öne atılıp GD’nin kolunu kendi omzuna atarak süreklemeye başladı. Mine ve Dicle de durur mu, hemen onlar da yardıma giriştiler. Benim ise çok daha farklı planlarım vardı.
“Son gülen iyi güler”
GD’nin Gaho’dan ayrılmayacağını bildiğim için menajerine gidip Gaho’yu istedim. Konser maceramızda Gaho ile birbirimize ısınmıştık, menajer de bunu bildiğinden bir şey demeden bana uzattı Gaho’yu.
“Yalnız, GD sabahları mutlaka Gaho’yu gezdirmek ister, uyarayım şimdiden”
“Hiç sorun değil, Gaho’nun ben de olduğunu söylersin”
Sabah 8:10 gibi odamın kapısı çalındığında istediğim an gelmişti. Gaho havlayarak kapıya koştu, sahibinin geldiğin anlamıştı, akıllı köpek. Nihayet bekleyiş sona ermiş heyecandan tir tir titriyordum. Sonunda GD ile konuşma fırsatı yakalamıştım ve bunu mahvetmeye hiç niyetim yoktu.
“Günaydın, Gaho sendeymiş, uyandırdıysam özür dilerim. Sabah yürüyüşlerini kaçırınca tüm gün huzursuzlanıyor o yüzden geldim.”
“Ah hiç önemli değil, hatta ben de sabah yürüyüşüne çıkacaktım birazdan. Sizinle gelmemin, bir mahsuru var mı?”
“Yok tabi ki. Erken olduğu için rahatsız edeceğimden korktum.”
Böylece ikimiz de kendimizi otelden dışarı attık, tabi arkamızdan bizi takip eden davetsiz bir misafirin olduğunun farkına varmadan.
Yarım saat geçince GD’nin konuşmasına kendimi kaptırdığım sırada, önümdeki taşı göremedim. GD, dur dikkat et, diyene kadar çoktan yere yuvarlanmıştım bile. GD’nin yanında olduğum her seferde niye sakarlığım tutmak zorundaydı ki…
GD yardım etmek için kolunu bana uzattığında arkasında bir kıpırtı dikkatimi dağıttı. Birden GD’nin önüne atılan Seda’nın gözleriyle karşılaştım. Tanrım bize hiç rahat yok mu?
“Ah Selincim bu ne hal? Dur sana yardım edeyim arkadaşım” bir yandan da kıs kıs gülüyordu.
“Ah Seda’cım hangi rüzgar attı seni buraya, sabah sabah seni uyanık görmeyi beklemiyordum”
“Ah canım dün sözleşmiştik ya, birlikte yürüyüşe çıkacağız diye. Odana geldim seni bulamayınca aramaya çıktım”
Tüh ya kahretsin. Hatun kıvırmayı iyi biliyordu, GD’yi şüphelendirmemek için mecburen yalana ayak uydurdum.
“Ah tabi ya nasıl unuttum. Biz Gaho’yu yürüyüşe çıkarınca aklımdan uçup gitmiş”
Artık olan olmuştu, yine de yarım saat bir çift göz tarafındak izlensek dahi GD ile baş başa sohbet edebilmiştim. Seda’nın nelerden konuşuyordunuz sorusu üzerine düşüncelerimden uzaklaştım.
“Selin de tam bana okuduğu şehirden bahsediyordu” diyerek göz kırptı. Kalbim gümbür gümbür atıyordu, şimdi kekelemeden konuşabilsem çok rahatlayacaktım.
“Mersin’den sonra Bursa’ya gidecek olmamız çok üzücü. Aslında Eskişehir de çok güzeldir. Küçük ama sevimli ve modern bir havası vardır. Aslında yolumuzun da üstü sayılır. Ama ne yazık ki ekip belirlenen rota dışındaki şehirde mola verilmeyeceğini söylediği için gezemeyeceksiniz”
“Öyle güzel anlattın ki, orayı görmeden gidersem, üzelecekmişim gibi geliyor. Diğer üyeleri de haber vereyim, çaktırmadan ekipten önce ayrılalım buradan. Aaa bu da ne? Şarjım bitmiş. Sen de bizimkilerin telefon numaraları var mı?”
“Yok ama Lee’ye mesaj atayım, o haber verir. Tamam o zaman,bir saat içinde terminalde buluşalım şeklinde mesaj atıyorum”
Bir saat sonra
“Sanırım gelmeyecekler, ne yapalım biletlerimizi iptal edelim, istersen?”
“Yok gerek yok, o kadar heves ettim asla peşini bırakmam”
“Peki öyleyse biz binelim Eskişehir’e vardığımızda menajerini arayıp haber veririz”
Eskişehir’e vardığımızda
“Eeee… diğerlerine ne diyeceğiz şimdi? Arayıp haber verelim hemen
5 dk sonra
“Nazlı biz Eskişehir’deyiz” Allah’tan görüntülü konuşma yapmadık da Nazlı bu halimi görmedi. Konuşurken bir taraftan dudaklarımı kemiriyordum çünkü.
İşte beklediğim tepki..
“Ne demek Eskişehir’desiniz. Selin benimle kafa mı buluyorsun? Gd ve Seda kayıp, çabuk buraya gel”
“Iıııı… Nazlı… şey… onlar da benimle” Tamam neyse ki tüm suç ben de değil, seda’nın da bizimle olması bir nebze işime yaradı doğrusu.
“Neeeeee” Nazlı’nın çığılığı yüzünden telefonu kulağımdan uzaklaştırmak zorunda kaldım.
“Dur, Nazlı açıklamama izin ver” Hepsini baştan sona anlatmaya başladım.
10 dk sonra
“İşte en son Lee’ye mesaj attık. Diğerlerine ulaşsın diyeama telefonu açmadı”
Duyduğum kahkaha sesi miydi? Hadi canım. Kimseye haber vermeden geldik ve Nazlı buna gülüyor mu?
“Lee telefonuna cevap veremezdi çünkü sabah otelde sizi aramaya çıktığımda havuzda deniz yatağnını üstünde sızmış buldum onu hahaha. Dün gece Tae ile dışarı çıkıp içmişler. Tabi Tae’nin içkiyle arası olmadığından tüm içki Lee’ye kalmış, sonra da havuzda sızmış”
“Hadi be! Ciddi misin?!”
“Dahası da var, asıl sen şunu dinle. O uyurken otelde kalan bir ailenin küçük çocukları almışlar eline kalemi suratını çizmişler hahaha. Şu anda odasında silmeye çalışıyor, samırım çıkmayan kalemmiş”
“Aman Tanrım!!!”
“Dicle ve Mine de Gd yok diye yeri göğü inletip tüm Mersin’i dolaştılar. Hatta sizin onu kaçırdğınızı düşündüler. Gerçi haksız da değillermiş, en azından güvendesiniz. Ben diğerlerine haber vereyim, yola çıkarız birazdan. Bir sonraki durak Bursa biliyorsun. Vaktinde orada olun”
Olanları GD ve Seda’ya anlatınca hepimiz kahkhalara boğulduk. Eveet sonunda Eskişehirdeydik ve Seda’nın varlığı bile gölge düşüremezdi mutluluğuma…
Adalarda gezerken hayalimde hep GD ile gondol sefası yapmak vardı. Evet evet… bunu hemen gerçekleştirmeliydim.
“Buldum, hadi Eskişehir’e neden Türkiye’nin Venedik’i dendiğini size göstermem lazım”
Gondol gezisi muhteşemdi. GD’yi paylaşamadığımız için gezi biraz çekişmeli geçti. Arada Seda beni kolumdan cimciklerken ben de onun saçını çekiyordum. Bir ara Gondolu sallayıp onu Porsuk’a atmayı da düşündüm ama olan ayakta duran Gondolcuya olacağı için vazgeçtim. Eminim Seda’nın aklından da aynı şey geçiyordu. Günümüz çok güzel geçti. Eskişehir’in meşhur çiböreğinden yedik yanında da ayran. Ayran tiryakisi olmadan ayrılırlarsa iyi olur, yoksa oralarda nasıl bulacaklarGD’yi Eskişehir’de olmaktan dolayı en çok mutlu eden sanırım yabancılık çekmemesi oldu, malum her yerde çekik var.
6 saat sonra Bursa’daydık. Diğerleri ile yüzleşme vakti gelmişti!!!
KADER ANI! Dugeun Dugeun
Seda ile ben korkudan birbirimizin koluna girmiş vaziyette cezamızı kabullenmeye hazır bekliyorduk. Tam da tahmin ettiğimiz gibiydi. Dicle ve Mine her an saçımıza yapışacakmış gibi gözlerini bize dikmişti. Ne korkutucu bir sahne…
Yuki, Özge ve Berna yine TOP’ın yanını sarmış … aaa inanmıyorum bu sefer TOP onlara bir şeyler anlatıyordu. Nihayet dikkatini üzerlerine çekmeyi başarmışlar. Acaba kim daha çok ilgisini çekiyor? Elif’in “Seungri kendine gel” demesiyle dikkatimi ona verdim. Seungri hızlı adımlarla bize doğru geliyordu.
“Hyung korkuttun bizi, sana bir şey oldu sandık” 2 dk boyunca birbirlerine baktılar sonra aniden sarıldılar ve diğerleri de onlara katıldı. Bu sahne karşısında hangi VIP’nin gözleri sulanmaz ki. Birbirlerine olan sevgilerini bir kez daha çok iyi anlamış olduk.
Bahar’ın “Ya… ben çok acıktım” lafı ile herkes ona baktı.
“Ne var, açım siz değil misiniz? Hem ayrıca biraz mahremiyete ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum”
Tamam bunda haklıydı, kahretsin!
Hep beraber arabalara doluştuk. İlk durağımız ULUDAĞ KEBAPÇISI!
Oh hepimiz mis gibi İskender’i midelere indirip üstüne şıramızı içmiştik. Başta şıra onlara tatlı geldi ama İskender’i yerken çok susayınca kafaya dikip içmeye başladılar haha.Yalnız en çok, İskender gelince yemeğe saldıran Seungri’ye güldüm. Bekle dememe gerek kalmadan garson gelip kızgın terayağını Seungri’nin tabağına dökünce
“Bu ne ya herkesle başlamadığım için uyarı/ceza mı almış oldum, üstüme dökecek sanırım şiddet yanlısı seni” Tabi o gözleri kapalı bunları sıralarken diğer garsonların da aynı işlemi diğerleri için yaptığını görmemişti.
Yemek bittikten sonra tatlıya yer kalmamıştı haliyle… Ama üstüne içilen Türk Kahvesi’ne de kimse ‘hayır’ demedi.
TOP
“Iıyyy acı bu” derken Özge’nin “hadi kahve falına bakalım” diyerek lafını kesmesiyle bütün gözler ona döndü. TOP’ın gözler de faltaşı gibi açıldı.
“Nasıl bakacaksınız?”
Yuki’nin talimatlarıyla hepsi finacanlarını kapatıp çevirdi, daha çabuk soğuması için üzerlerine de madeni para da kondu. TOP ve Seungri’nin telaşları görülmeye değerdi.
Önce Özge TOP’ın fincanını alıp açtı. “ Aaa burada Y harfi ile baş…” yuki sözünü bitiremeden Yalan Dünya’daki Nurhayat’ı andıran bir kadın, fincanı kaptığı gibi TOP’ın yanına oturdu
“Ayy tatlım dur sen o fincanı bana ver bakayım. Bak görüyor musun mavi kafa, falında 3 dişi görünüyor. Ay her biri birbirinden fenaaaa. Yandın sen! Kimle uğraşacağını bilememişsin tatlım, yazık olmuş sanaaaa vah vah. Bak şimdi 2 vakite kadar güzeller güzeli gibi bir kadın geçecek karşına, 3 mü 1 mi sen karar ver ama bence 1 senin hayrına olacaktır tatlım benden söylemesi.” Kadın lafını bitirdiği gibi bir hışımla çıktı odadan. Yuki, Özge ve Berna üstlerine çizmeli kedi masumluğumda takılarak TOP’a gözlerini diktiler. 2 dk sonra da restrona cidden güzel bir kadın girmez mi? Eyvah daha ne olsun!!! Kim dersiniz? ATİYE DENİZ, tam da karşı masamıza oturmaz mı? Hele siz bir de o an TOP’ı görmeliydiniz, dikmiş gözünü ona bakıyordu, şırayı da almış eline göz kırpıyor vay çapkın.
Masada bir hareketlenme seziyorum bir de ne göreyim Seungri ayağa kalmış Atiye’nin olduğu masaya doğru yol almaz mı? Elif ve Bahar da hemen peşinden giderken bir anda sola dönüp lavabonun yolunu tuttu.
Mine de GD’nin yanına sokulmuş fincanındaki şekillerin ne anlama geldiğini söylüyordu, Seda ile ben de Eskişehir’de çektirdiğimiz resimleri inceliyorduk keyfimize diyecek yoktu hani. Dae yine eline telefonu almış ailesiyle konuşuyordu bir köşede, ah zavallım çok özlüyor çok.
Asıl bomba Lee’de, yüzünde hala izler var, Tae bir türlü konsantre olamıyor ona bakarken dolayısıyla Nazlı ile koyu sohbet içerisindeydi.
Tam Dicle’ye resimleri göstermek için yönelmiştim ki “Millet Blue klibinin izleyici sayısı bir haftada on milyona ulaşmış, tebrikler” dediği gibi çığlık çığlığa birbirimize sarıldık. Of tabi GD’yi kapan Dicle olmuştu, ama niye ya?! TOP’ı ise Berna, Seungri’yi de Elif, geri kalanlarda da Dae ile kucaklaştı.
Ancak bu haber bir kişinin daha dikkatini çekmişti ATİYE’nin…
Bu sevinçle Seungri Blue’yu söylemeye başladı, diğerleri de ona eşlik ettiler.
“I’m singing my blues…”
TOP’ın partı gelince Atiye’de ayağa kalkıp alkış tuttu, bunun üzerine Top başını eğerek selam verdi. Çok keyifli bir yemekti aldığımız haber ile neşelerimiz ikiye katlanmıştı.
Kebapçıdan sonra Uludağ’a yola koyulduk. Eee karın en yoğun olduğu zamanda dağda eğlenmenin yerini hiçbir şey tutamazdı değil mi?
Otelimize varıp yerleştikten sonra hepimiz lobide toplanmaya karar vermiştik. Herkes geldi ancak Nazlı etrafta gözükmeyince meraklandık. Dışarı çıktığımızda bir de ne görelim! Nazlı karları eline almış havaya uçurduğu yetmiyormuş gibi önüne gelen herkese kartopu fırlatıyordu. EEE kız ne de olsa Mersin’de kar görmüyor, ne yapsın? Dae Nazlı’ya yaklaştığı sırada, Nazlı onu kolundan tuttuğu gibi çekti ve yere yuvarladı. “Hadiiiiii!!!” diye bağırmasının ardından kendisini de yere atıp yuvarlanmaya başladı. GD de Seungri’nin arkasından sinsi sinsi yaklaşıp onu yere attı. Aynı şeyi Tae de GD’ye yaptı, TOP ise Tae’ye çelme atıp yuvarladı ve üstüne çullanıp birlikte yuvarlanmaya başladılar. Bizler ise sap gibi diklip kalır mıyız? Hepimiz el ele tutuşup “YOL AÇIN BİZ DE GELİYORUZ” diye çığırarak kendimizi yere attık. O kadar keyifliydi ki…
Onca savaşın ardından hepimizde açlık bastırdı haliyle….
Karın üstünde mangal keyfine kimse hayır diyemedi. Sucuklar cızır cızır pişerken bir yandan da koyu bir sohbet ortamı aldı götürdü derken, Tae ayağa kalkıp Mine’ye elini uzattı. Nazlı’nın gözlerindeki kıskançlık ve Lee’nin bakışı görülmeye değerdi doğrusu.
Tae Mine’yi açık alana götürüp etrafında dans etmeye başladı…
Tired of being alone Sick of being single I think I need me a girl I need a Girl like…
Şarkının sonunda da yanağına bir öpücük kondurmayı da ihmal etmedi. Mine hem utanmış hem de GD’nin onu gördüğünü bilmek yüzünün daha çok buruşmasına neden olmuştu.
Seungri ‘ben sensiz ne yaparım edasıyla’ Mine’nin önüne atılarak What Can I Do’yu söylemeye başladı.
Nan eojjeoragoooooooooooooo…
Ardından kızgın yüz ifadesiyle GD daldı ve Mine’ye doğru dans etmeye başlayarak Heartbreaker’ı söyledi.
You ma heaaaaaaartbreaker…
GD şarkısını bitemeden TOP araya girip olanlarını kabullendiğini gösterircesine Mine’nin ayaklarına çöktü.
A-mu-reoh-ji Anh-eun Cheog
Us-eo-ya Ha-na-yo
Na A-mu-reoh-ji Anh-eun Cheog
Ha-ru-ga Ji-na-ga-ne-yo Oh Oh
En sonunda Nazlı bu sahnelere dayanamarak Tae’yi Mine’nin yanından çekip aldı ve klipteki sahne gibi Tae’yi kucağına yatırdı.
“neon naman barabwa…”
MYDESTİNY ENGLISH COVER GURURLA SUNAR
Sonunda Dae de bu tablo karşısında dayanamayıp bombayı patlattı.
Daebagigun! (daedaedae)daebagiya!
(Sesese)sesangsaram modeun iga daebagiya~
Hyeongnimdo daebag~(daebak) eonnido daebag~(daebak)
Neodonado urimodu daebagiya~
Parodi bitince çevremize bir baktık ki insanlar etrafımızı sarmış ellerini çırpıyordu. Kimisi
“Kim bunlar, ünlü mü” derken kimisi de “tekrar tekrar” diyerek tempo tutuyordu. Eeee bizimkiler durur mu başladılar mini konser vermeye ilk şarkıları da “Hands Up” oldu. Oradaki coşkuyu siz düşünün 😀 Hem danslarda onlara eşlik ediyorduk hem de nakaratı söyleme kısmını bize bırakıyorlardı. Mutluluktan kendimiz kaybetmiştik.Dicle’nin, GD’nin yanına gitmeye çalışırken Seda’nın onu engellediğini gördüm. Eyvah bu şamata kaçar mı? Bahar ve Berna’nın da dikkatini çekmiş olmalı ki onlarda Seda ile Dicle’nin tarafa yönelmiş yürüyorlardı. Tartışma beklerken bir de ne görelim? Seda sürekli sağa bakıyor, Dicle de ona gülümsüyordu.
Berna lafa girerek
“Kızlar noldu? Seda niye sürekli sağa bakıyorsun?” Dicle kolunu çekiştirip bize göz kırptı.
“Gürkan buradaymış, millet. Seda kendini ateş hattında hissediyormuş”
“Madem burada gidip konuşsana kızım” diyen Bahar bir yandan da Seda’nın kolunu çekiştirmekle meşguldü.
“Şu anda Bigbang’i izleyen kalabalığın arasında, utanırım”
“Seni gördü mü, gördüyse selam vermemen tuhaf kaçmaz mı hadi git”
“AAA Mine bekle. Burada ne aradığın söylerken Eskişehir’den de bahset, çektirdiğimiz fotoları da yanına al. Göster bakalım yüz ifadesi neler söyleyecek” deyip göz kırptım.
Birlikte Seda’nın arkasından destek edip sağa adım attırdık. Seda son bir kez bize bakıp üzerine göz gezdirdikten sonra normal adımlarla Gürkan’ın yanına yol aldı.Seda’yı Gürkanla baş başa bırakıp biz de diğerlerinin yanına döndük. Aralarında neler olduğunu eminim daha sonra bize anlatacaktır. O sırada BB yeni albümü “Alive”dan ‘Bad Boy” parçasını sahnelediler. Şarkı bittiğinde orda katılan herkese BB albümü dağıtmaya başladılar. Tabi Twinkle Girls’e imzalı albüm hediye edildi. Maalesef ellerinde sadece BB kapalı olduğu için bu albümlerle yetinmek zorundaydık. Artık odalara çekilme vakti gelmişti. Bütün gün pestilimiz çıkmıştı. Tae ise Lee’yi bir kenara çekmiş fısıldaşıyorlardı. Sonra Tae albümü çıkarıp Lee’ye verdi. İnanamıyorum elindeki tek Taeyang kapaklı albüme Lee sahip oldu. Hemde kocaman Tae imzasıyla. Benim orada olduğumun farkıa varınca Tae göz kırpıp susma işareti yaptı. Lee de güle güle albümü gösterdi “BENİM” O sıradaki üstündeki sweetshirt de dikkatimi çekmişti! Aman Tanrım Tae’nin konserde giydiğiyle aynı. Onu da Lee’ye vermiş. Yani pes hangi arada kanka oldular yahu. Biz daha hiiç hediye alamamıştık oysa ki…
Ertesi sabah hepimiz kayak takımlarını alıp dışarı çıktık. TOP ve GD Snowboard yapmak için bizden ayrıldılar… Ayrıldılar ayrılmasına ama Özge,Yuki, Berna, Dicle, Mine ve ben de peşlerinden gitmeyi ihmal etmedik. Kayak yapmaktansa onları seyretmek çok daha cazip gelmişti. GD ve TOP yarış halinde olunca dolayısıyla bizler de takımlara ayrılıp onlara tezahurat ediyorduk. GD öne atak yapıp TOP’ın yoluna kesmeye çaılştığında TOP da bu ataktan sıyrılmak için sola yöneldi. Yarışa o kadar dalmışız ki TOP’ın yöneldiği alandaki ağaçlıklara çarpıp düşüşünü kaçırmıştık. Ağaca çarptığı sırada kayağıyla geçen biri ona yardım etmek için uzandığı da gözümüzden kaçmamıştı. GD de doğruca TOP’ın yanına gitmişti. Bizler de onlara doğru koşuşturmaya başladık. Yanlarına vardığımızda kahkaha sesleri ile kendimize geldik. TOP’a yardım eden bir kadınmış üstelik kebapçıda karşılaştığımız ATİYE. Çoktan tanışmışlar hatta muhabbetleri de gittikçe derinleşmişti. Sonunda Atiye ayaklandığında
“O zaman akşam saat sekiz diyelim. Kaldığım otelin resataurantında seni bekliyor olacağım”
Özge, Berna ve Yuki kulaklarına inanamıyordu. Mine ile ben de çok şaşırmıştık ama kızlarla meşgul olmak zorundaydık, ne de olsa duydukları yenilir yutulur cinsten değildi. Daha geleli bir hafta olmamışken TOP elden gidiyordu dostlar…
Şimdiki operasyonumuz belli oldu. “TOP’I ATİYE’NİN AĞINDAN KURTARMAK”
***
TOP ile Atiye’nin buluşmasını mahvetme operasyonunu ve İZMİT’de yaşanaları anlatması için sözü SEDA’ya bırakıyorum